Erol Karayel

KABRİ, HALKININ KALBİDİR…

EROL KARAYEL

Muhittin Kandur’la tanışmamızın üzerinden 8 sene geçti.

Kitaplarını yayınlatabileceği uygun bir yayınevi ararken ortak dostlar tarafından irtibatlandırılmıştık. İngiltere’de yaşıyordu. Türkiye’de de evi vardı ve yılda birkaç kere gelip gidiyordu. Bir gelişinde randevulaştık. Bomonti’deki evine doğru giderken doğrusu biraz tedirgindim. Açıkçası CV’si bu kadar dolu birinin kibriyle nasıl baş edeceğimin hesaplarını yapıyordum. Ama daha kapıda bu düşüncelerimin boş olduğunu anladım; bizi bir Çerkes thamatesine yakışır şekilde çok güzel karşılamıştı.

Ben öncelikle beklentisinin ne olduğunu öğrenmek istedim.  Kısaca, “kitaplarımı Türkçe de yayınlatmak istiyorum” dedi. Birkaç yayınevi ile çalışmıştı ama –kendisi bir şey söylememesine rağmen- öyle tahmin ediyorum ki pek memnun kalmamıştı.

Sonradan üzüntü olmaması için, beklentilerini aşağıya çekmek adına mütevazi bir yayınevi olduğumuzu, teknik olarak baskıdan dağıtıma kadar sınırlarımızın olduğunu, dağıtım şirketi de olan büyük yayınevlerinin performansını gösteremeyeceğimizi, dolayısıyla kitaplarını her kitapçıya ulaştırmamızın maalesef mümkün olamayacağını söyledim öncelikle. Yetmedi, içerikle ilgili olarak da ilkelerimin olduğunu, üç hususta taviz veremeyeceğimi belirterek bunları, Rusçuluk yapan hiçbir kitabı basamayacağım, din aleyhtarlığına yol veremeyeceğim ve erotizme kapalı olduğum şeklinde de sıraladım. Üzerine bir şeyler söyler diye düşünmüştüm ama hepsini tebessümle karşıladı ve “tamam, sorun yok”  dedi. Biraz şaşırmakla birlikte  “sorun yok” cevabıyla rahatlamıştım. Rezidansından çıkarken Kafkas Üçlemesi serisini teslim almış ve ertesi gün üzerinde çalışmaya başlamıştım bile.

***

O günden buyana 15 kitabını yayınladım saygıdeğer thamatemizin. Saygıya ve sevgiye dayanan güzel bir ilişki tesis ettik ve bu vefatına kadar da aynı şekilde sürdü. Heyhat ki bir ay önce piyasaya çıkardığımız Baybars serisini eline almak nasip olmadı saygıdeğer Kandur’un. Emr-i hak gelip çattı ve onu bizden alıp götürdü.

Babamı kaybetmiş kadar üzüldüm.

Rabbim taksiratını af, mekanını cennet eylesin.

***

Muhittin Kandur deyince hatırıma ne geldiğini soracak biri olursa, sanırım sadece “çalışkanlık ve samimiyet” diye cevap verirdim. Gerçekten çok becerikli ve buna paralel olarak çok çalışkan bir adamdı Muhittin Kandur. 30’u aşkın telif eseri var ki bu müthiş bir performanstır. Doktora düzeyinde bir eğitim hayatı, Holywood’da senaryo yazarlığı ve sonrasında film ve dizi yönetmenliği, sinema yapımcılığı, besteler, atlar, 3-4 ülkeye yönelik bitmez tükenmez seyahatlar ve romanları için yaptığı araştırmalarının yanı sıra cemiyet hayatından hiç kopmadan hacimli 30 küsur kitabı bir ömre sığdırmak gerçekten çok çalışkan ve becerikli olmayı icap ettirir ki işte o böyle birisiydi.

Ve samimiyet…

Enerjisini inanılmaz şekilde karşısındakine geçiren ve rahatlatan bir insandı. Evimize misafir geldiğinde yaptığı uzun sohbet sonrasında evimizin genç ferdinin “ilk defa dediklerimi bu kadar iyi kavrayan ve beni anlayan birisiyle karşılaştım” demesi sanırım meramımı anlatmama biraz olsun yardımcı olur.

Sadece şahıslara karşı değil, içinden çıktığı topluma karşı da çok samimi duygular besliyordu Muhittin Kandur. İsteseydi, gerek sinema sektöründe, gerek edebiyat alanında popüler temalara yönelerek şöhretini ve servetini katbekat artırabilirdi. Ama o içinde bulunduğu dünyanın büyüsüne kapılıp öz değerlerine sırtını dönmedi. Ayağı yere basıp biraz güçlendikten sonra önüne serili tüm imkanları elinin tersiyle iterek kendini halkı için üretimde bulunmaya adadı.

***

Son söz olarak şunu söyleyebilirim ki, bu vasıfta, bu çalışkanlıkta bir adam Yahudi toplumunun içine doğmuş olsaydı, bugün onu bütün dünya tanıyor ve ardından taziye yarışı yaşanıyor olurdu. Pazarlanan pek çok Yahudi kökenli dünya şöhretine bakarsanız, Kandur’un becerilerinin kantarda hangi gramaja denk geldiğini daha iyi anlayabilirsiniz.

Ama o, insanların ancak olgunluk dönemlerinde oluşan tüm entelektüel sermayesini kaybolmaya yüz tutmuş küçük bir halkın değerlerini dünya kültür duvarlarına bezemek için harcadı ve halkının kalbine gömülmeyi tercih etti.

İstediği gibi: artık kabri, halkının kalbidir.

Mevla gani gani rahmet eyleye.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu