Murat Özden

ŞHAGUJ YILMAZ ÖLMEZ’İN ARDINDAN

HABRACU MURAT ÖZDEN

Her ölüm biraz erkendir. Çocuk heyecanını kaybetmeyen sevgili Yılmaz Amca’nın (biz onu öyle çağırırdık) o bitmeyen heyacanını kalbi daha fazla taşıyamadı. 4 Kasım 2020 tarihinde toplumumuzun gerçek emektarlarından Şhaguj Yılmaz Ölmez’i Düzce’de kaybettik.

İster istemez neredeyse elli yıla yaklaşan anıları, bir sinema filmi gibi geçip gidiyor gözümün önünden. Düzce’nin benim hayatımda, özellikle gençlik yıllarımda önemli bir izi vardır. Bu izin açılmasında çok özel bir insan olan Orhan Halman’ın çok önemli rolü vardır. Bizim cebimizde otobüse binecek para yokken Orhan Çukurova Holding’de çalışıyordu. Şirket ona bir araba tahsis etmişti. Ve o araba Gönen-Düzce arasında bir hat açmıştı. Bu Gönen -Düzce hattında gelen bir çok arkadaşım oldu. Rahmetli Serdar, Şamil Özbek, Karmıko Memet, Karmıko Ali, Avni Turan, Vahip Küçükyedek, Kolombo İsa ve tabi ki bizim değerli arkadaşımız, ağabeyimiz Yılmaz Öimez. Bu buluşmalarımız sanıyorum lise son sınıfta okurken olmuştu.

Bu arkadaşlık doğal olarak, İstanbul’a geldiğimizde otomatik olarak devam etti. Kafkas Kültür Derneği dışındaki en önemli buluşma noktamız Fatih semtinde bulunan Bolu Öğrenci Yurdu’ydu. O zaman Düzce il olmadığından Bolu’ya bağlı idi. Yılmaz Ölmez yaş olarak bizden büyük olduğu İçin doğal liderimizdi. Ancak bu liderlik salt yaş büyüklüğünden kaynaklanan bir şey değildi. Hem Çerkeslik üzerine yoğun bir bilgilenme ve araştırma süreci yaşıyoruz, hem de Yılmaz Ölmez’in koruyuculuğu altındaydık. Hepimiz öğrenci idik. O Persan firmasında çalışıyor ve maddi anlamda herkese destek olmaya çalışıyordu.

On kişinin üzerinde bir genç gurubuyduk. Kaşen işleri de kafamızı meşgul ediyordu tabii olarak. Bir gün İsrail’deki Çerkes kızların Türkiye’deki Çerkes gençleri ile tanışıp kaşen olmak istediklerini, hatta evlenmek istediklerini öğrendik. Büyük bir heyecanla adreslerimizi ulaştırdık. Benim de ev adresime çok güzel kürk giymiş bir kızın resmî geldi. Resmin arkasında kiril harfleriyle yazılmış Çerkesce vardı. Biz anadilimiz Çerkesceyi biliyorduk ama işte o resmin arkasında yazan yazıyı okuyamıyorduk. Mutlaka acil bir çare bulunmalıydı. Tabi ki çareyi Yılmaz Amca (biz ona 1975’te öyle hitap ediyorduk ve hep öyle hitabettik) buldu. ”Bizim Düzce’den Hapi Cevdet Yıldız var. O Kafkasya Kültürel Dergi’deki çevirileri yapıyor. Ben ona gidip alfabe alayım ve bu işi çözelim” dedi. Ve dediğini yaptı. Üç dört gün sonra Yılmaz Amca’nın, Hapi Cevdet’ten temin ettiği Kiril esaslı Çerkes Alfabesi ile Çerkesce  kursları tüm hızıyla başlamıştı. O gün bugündür Yılmaz Ölmez, tıpkı ismi gibi yılmadan usanmadan, yorulmadan her dernekte, her yerde milletinin dilinin öğretmeni olmaya çaliştı. Ben de ilk Çerkesce okumayı aşk uğruna sevgili Yılmaz Hocamdan öğrendim. Üzerinden tam kırkbeş sene geçmiş.

Araya giren 12 Eylül döneminde Bandırma’ya taşındı. Orada da çok aktif olarak Çerkeslerle iç içe oldu ve Çerkesçe kursları açtı. Tekrar İstanbul’a döndüğünde artık 12 Eylül uzaklaşmış, dernekler açılmaya başlamıştı. İnsanların derneklere gitmeye çekindikleri dönemlerde Bağlarbaşı Derneği’nin yönetim kurullarında yer aldı. İstanbul’da bulunan derneklerin neredeyse tamamında Çerkesce öğretmenliği yaptı. Sivored şarkı topluluğunun kurucu kadrosunda yer aldı ve yıllarca ayakta kalmasını sağlayan direklerden biri oldu. İstanbul gibi bir yerde, hasta kalbi ile 50 kilometrelik yolları gidip dil dersleri verdi.

Çerkes Hakları İnsiyatifini oluşturduğumuzda maddi ve manevi olarak hep yanımızda durdu. Bütün mitinglerimize, açıklamalarımıza ve toplantılarımıza hiç çekinmeden katıldı. Her eylemimizde onun sıcak desteğini ve gülümseyen yüzünü hep yanımızda hissettim.

Yine Çerkesler’in tarihte kurdukları ilk ve tek parti olan Çoğulcu Demokrasi Partisi’nin kurucu üyesi oldu. Ve partinin verdiği her görevi seve seve yerine getirdi.

2011 yılında Anavatan’a birlikte yaptığımız gurup gezisinde yaşadığımız güzel günler de hayalimde bugün gibi canlılığını koruyor. Aslında yaş olarak bizden büyük olması ve bilge kişiliği ile grubumuzun thamedesi doğal olarak Yılmaz Ölmez’di. Ama Çerkes Hakları İnsiyatifi İstanbul ve Ankara Mitinglerini yeni  gerçekleştirdiğimiz için herkes tarafından merak edilen kişi bendim. Yılmaz Amca büyük  bir olgunlukla gurup sözcülüğünü benim yapmamı istemişti. O gezide Nalçık’tan Maykop’a döndüğümüz gece kalp kirizi geçirmiş bizi çok korkutmuştu. Neyse ki anavatanımızın tecrübeli doktorları onu üç gün içerisinde uçak yolculuğu yapabilecek duruma getirmişlerdi. Gezimizin son durağı olan Abhazya kısmını Yılmaz Amcanın rahatsızlığı nedeniyle ertelemiştik.

Son yıllarda Düzce’ye yerleşmesine sevinmiştim. Çünkü Kalp yetmezliğine aldırmadan, Kadıköy’den Beylikdüzü’ne üşenmeden kurs İçin, koro İçin giderdi. Ve bunun kalbine hiç iyi gelmeyeceğini biz de biliyorduk, o da biliyordu. Ama onun yerinde duramaz yüreğine bunu anlatabilmek mümkün değildi.

Sanıyorum bir buçuk ay kadar önce telefon edip sesini duymak istediğimi ve özlediğimi söyleyince çok mutlu olmuştu. Keşke onu daha sık arasaydım, kalkıp Düzce’ye ziyaretine gitseydim. Ama olmadı.
Korona şartları nedeniyle cenazesine de gidemedik.

Ama bize düşen görev, onun inandığı Çerkeslik davasını yaşatmaktır.

Nurlar içinde olsun.

4 Yorum

  1. Mekânın Cennet olsun Yılmaz hocam Allahın rahmeti üzerine olsun söyleyecek lafım kalmadı Sadece Düzceye gidip ziyarette bulunamadım o içimde kaldı çok üzgünüm

  2. Yılnaz Abi
    Gönüllerde taht kurmuş ve çerkes tarihinde övgülerle yer almış. Fedakarlıklarla dolu bir yaşam ve şükranla uğurlayan sevenleri olan güzel ve değerli bir insan. Düzce mizin önde gelen çerkes temsilcilerinden.
    Mekanı cennet olsun. Allah, Aile ve sevenlerine sağlıklı uzun ömür ve sabırlar versin.
    Bu güzel anlatım için de Teşekkürler Murat Bey.

  3. Her fani gibi Yılmaz olmezimiz de öldü ama, halkı için yarattığı idiali ve heyecanı ölmesin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu